normatif olgu ne demek?

Gurvitch, hukuk yaratmaya elverişli "insanlar arası ilişkiler", "gruplar" ve "kaplamsal toplumlara" "normatif olgu" adını vermektedir.1

İlk olarak normatif olgunun müspet bir değeri temsil etmesi gerekmektedir. Örneğin, bir "yardımlaşma ilişkisi", bir "yardımlaşma derneği" böyle bir değere sahip olan gerçeklik parçalarıdır. Buna karşılık yaşam mücadelesi de bir gerçek, bir olgudur. Ancak zayıfları ortadan kaldırmaya yönelik bulunduğundan müspet bir değeri temsil etmez. Bu nedenle "yardımlaşma ilişkisi" ve "yardımlaşma derneği" hukuk yaratıcı olgular olarak görülür fakat "yaşam mücadelesi"nin böyle bir yeteneği yoktur.2

İkinci olarak bu "müspet değer", sezgisel bir tanımayı ifade eden kolektif davranışlarla da teyit ve tasdik edilmelidir. Böylece tanıma, ferdi ve subjektif değil ortak olmalıdır. İnsanların hemen hemen tümü sosyal olgunun müspet değerinin tanınmasına katılmakta, onu adaletin gerçekleşmesi sayarak, önünde saygıyla eğilmektedirler. Topluluğun "müspet değeri" tanıma jestine katılan tüm fertleri, bu olguya aykırı davranışları ortak tepkileriyle de önlemeye çalışırlar ki, bu da hukukun ferdi değil, kolektif bir desteğe sahip olmasını sağlar.3

Hukuk yaratıcı olguda "aktif bir öğe", yani yapılması tamamlanması gerekli bir iş fikri olmalıdır. oysa insanlar arasındaki ilişkilerin bir kısmı pasif karakterlidir, bir işin bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik değildir. Aşk, hayranlık, sempati, dostluk bağları acımak gibi ki, bunlar hukuk yaratmaya elverişli değillerdir. Buna karşılık takas, alım-satım gibi ilişkilerin yanı sıra çatışma ve mücadele ilişkileri ve bir amacı ya da işi gerçekleştirmeye yönelik gruplar, örneğin sendika, kooperatif, köy, belediye, devlet ve millet gibi geniş topluluk ve toplumlar hukuk yaratma konusunda son derece verimlidirler.

Bu üç özelliğe sahip bir sosyal ilişki ya da grup kendi hukukunu kendi yaratır. Ancak bu yaratılan hukukun kelimelerle, formüllerle ifade edilmesi zorunlu değildir. Antropolojik ve ve sosyolojik çalışmalar hukukun her zaman soyut normlar halinde bulunmadığını ortaya koymuştur. Ehrlich de yaşayan hukuk, "Hukuki önermeler halinde halinde ifade edilmeksizin de yaşama egemen olur" ya da "Yaşayan hukuk mahkemelerin bir anlaşmazlığın çözümünde bağlayıcı saydığı metinlerin bir parçası değil, tarafların gerçek yaşamda fiilen uydukları kısımdır" derken, hukukun yaratılış sürecinde, toplumca desteklenen gerçek insan davranışlarına dikkat çekmektedir.

Hukukun yaratılış sürecinde, önce bir takım davranış kalıpları ortaya çıkmıştır. Psikolojinin de ortaya koyduğu üzere, bir insanın ilk karşılaştığı bir durum karşısında nasıl davranacağı önceden kestirilemez; fakat psikoloji bilimi aynı kişinin aynı durumla tekrar tekrar karşılaşması halinde, daima aynı davranışı tekrarladığını göstermektedir. Aynı şekilde, birbiriyle karşılıklı ilişki halinde bulunan insanların belirli durumlar karşısındaki davranışları da benzerlik göstermektedir. Durumların tekrarlanması, ortak davranışların da tekrarlanmasına neden oluyor ve böylece adetler doğuyor. Öte yandan kişilerin mensup oldukları grup, onların gözünde müspet bir değeri ifade ettiği için farkına varmadan uydukları davranış biçimlerinin bu grup tarafından emredildiği kanaatine sahiptirler. İşte yeni durumlar karşısında belirli bir davranış önce tekrarlanmakla "kolektif alışkanlıklar" haline gelmekte, toplulukça tasvip edilmeleri sonucunda da soyut normlar düzeyine yükselmektedirler. Buna olguların norm yaratıcı gücü denmektedir. Ne zaman belli bir durum ya da uygulama sürekli biçimde yerleşirse, o çevrede bu durumun "adalete" uygun olduğu, mutlaka yapılması gerektiği yolunda bir fikir ortaya çıkmaktadır ve davranış kalıbından soyut norm düzeyine ulaşılır.

Toplumsal İlişkiler

İnsanları bir arada yaşamaya, toplumlar kurmaya yönelten, bilindiği gibi, onların toplumsal yaradılışlarıdır. Grotius'un "toplumsallık iştihası" olarak adlandırdığı bu özellik, insanların birbiriyle sonsuz çeşitlilik gösteren ilişkiler kurmasını sağlar. İnsanlar karşı cinsle, dostlarıyla, eşleriyle, çocuklarıyla ve birçok insanla bağlantılar içindedirler. Fakat bu ilişkilerden ancak toplum için hayati önemde olanların hukuk kuralları ile düzenlenmektedir.

Gurvitch, hukuk yaratmaya elverişli toplumsal ilişkileri şöyle sınıflandırmıştır;

  • Başkalarıyla ilişki bağları

Başkası ile ilişki bağları kuran taraflar ben, sen, o, onlar diye nitelendirilmekte, her fert kendi kişiliğini karşısındaki kişi ya da gruptan ayrı ve bağımsız bir birim olarak muhafaza etmektedir. Karşısındaki kişi ya da gruba karşı yabancı ve bağımsız bir varlık olarak davranır. Karşılıklı ilişki kurulmasına rağmen tarafların bilinç ve davranışları birbirinden farklı olarak kalır.

  • Kaynaşma ve ilişki bağları

Kaynaşma ve ilişki bağlarında, ilişkiye girenler bir "biz" kavramında ifadesini bulan bir birleşmeyi, bütünleşmeyi oluştururlar. Burada kişiler arasındaki kaynaşma ya da bütünleşme türlü yoğunluk derecesi gösterir. Kişileri Kişiliklerinin en yüzeysel yönleriyle birleştiren ilişkilere "kitle" adı verilir. Kişileri kişiliklerinin daha derin yönleriyle, daha köklü istek ve eğilimleri bakımından birbirleriyle kaynaştıran ilişkilere ise "cemaat" adı verilir. İlişkiye girenleri kişiliklerinin tüm yönleriyle ve kelimenin tam anlamıyla kaynaştıran ilişkilere "inanç birleşmeleri" adı verilir. Bu üç özelliğe sahip toplumsal ilişkiler kendilerine özgü bir hukuk yaratabilirler. Buna "hukuk tür" denilmektedir. Bu hukuk türleri kendilerini yaratan ilişkiye göre eşitlik ya da hiyerarşik, barışçı ya da mücadeleci karakterlere sahip olabilmektedir.4

Gruplar

Toplumsal ilişkiler, ancak bir grup içinde var olabilirler. Bu nedenle gruplar toplumsal ilişkiler için zorunlu çevreleri oluştururlar. Sosyal grup ortak bir amaç, kan bağı, iş, inanç, çıkar vb. gibi nedenlerle bir araya gelmiş insan topluluklarıdır. Böylece karşımıza aile, akraba grupları, loncalar, meslek kuruluşları, dernekler, sendikalar olarak birer toplumsal ilişkiler yumağı olarak karşımıza çıkarlar ve böylece kendilerine özgü hukuklarını yaratırlar. "Grup hukuku" ya da "hukuk kadrosu" denilen bu hukuklar içinde doğduğu grubun özelliklerini yansıtır. Her grup türlü toplumsal ilişkilerin bir birleşimi olduğu için, hakim durumdaki toplumsal ilişki, grbun karakteristik özelliğini belirler.5

Kaplamsal Toplumlar

Kaplamsal toplumlar içerisinde türlü fonksiyonlara sahip grupların yan yana yer aldığı, çatıştığı, rekabet ettiği, uzlaştığı ve geçici dengeler kurduğu geniş çaptaki insan topluluklarıdır. Bir kaplamsal toplum içinde, milli camiada aileler, idari, siyasi, ekonomik, dini gruplar bulunur. Bunlar kendi aralarında çatışıp, kaynaşıp, geçici dengeler kurarlar. Bunların hepsinin yarattığı hukuka da" Hukuk Sistemi" adı verilmektedir. Coğrafi konumu bakımından birbirinden uzak bulunan millet toplumlar aynı kaplamsal topluma ve aynı hukuk sistemine dahil bulunabilirler.

Kaynakça

Orijinal kaynak: normatif olgu. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

Kategoriler